22 Mayıs 2011 Pazar

OOOOOOO Oley Oley Oley!

Bu gece Türkiye’deki erkek nüfusunun tahminimce %90’ı için hayat durmuştur. Çünkü bu gece Süper Lig için kim şampiyon olacak sorusunun cevabı verildi. Bir kısım insan mutlu olurken bir kısmı da mutsuz bir biçimde kaldılar. Benim için ne mi değişti? Bu taraftarlar sayesinde yazı arşivime bir yazı daha sıkıştırabildim. Kaç haftadır bir telaş vardı. Maç geceleri çoğu insan televizyon başına kilitleniyor ve dünya ile bağlantısı kesiliyordu.  Ben de bu insanları bir süreliğine inceleme fırsatı buldum. Bakalım siz de benimle aynı fikirde mi olacaksınız. Benim gözümden maddelerle futbol taraftarları:
1)      Yalancıdırlar: Çok ağır bir ithamda bulunduğumu düşünüyorsunuzdur; ama neden böyle söylediğimi anlatınca eminim bana hak vereceksiniz. Futbolla ilgili az çok bilgim vardır; yani bana “Ofsayt ne?” diye sorsanız, oturup size ayrıntılarıyla anlatabilecek kapasiteye sahibim. Neyse kendimden çok bahsetmeyeyim. Gelelim konumuza, koyu bir Galatasaray taraftarı olarak ben de bu yıl birçok Galatasaray’lı gibi takımıma küstüm. Futbolla ilişkimi kestim. Bu da beni fena bir biçimde yalancı durumuna düşürdü. Hayatımda deplasman olsun, Ali Sami Yen’deki maçlar olsun üşenmeyip maça gidip, Galatasaray’a destek veren ben ve “Yensen Yenilsen Kalbim Hep Senle!” diyen ben, bu yıl takımımın bırakın maçına gitmeyi bırakın bir maçını bile izlemedim. Yani neymiş, kalbim yenince takımımla oluyormuş, yenilince takımımı çok da sıkı tutmuyormuşum. Bu sadece benim için değil taraftarların çok büyük bir kısmı için geçerli. Bu yüzden taraftarlara sesleniyorum: Arkasında duracağınız tezahüratlar yapın!!! Büyük lokma yiyin büyük tezahürat yapmayın!!!

2)      Amaçları dışında hareket ederler: Maç benim gözümde 3 şekilde izlenir: Birincisi evinde kendi televizyonun karşısında çıntı çerezini alıp içen varsa bira ile, ikincisi bir grup arkadaşla kahve ya da yemek yeme yerlerinde, üçüncüsü ise tahmin ettiğiniz gibi futbol oynanan sahada! Eminim bu yazıyı okuyan taraftarların çok büyük bir kısmı bu üç durumu da yaşamıştır. Şimdi bu insanlardan dürüstçe kendilerini sormalarını istiyorum, eğer böyle tanıdığınız varsa onlara da sorun “Maçı sahada izlediğinde aslında ne kadarını izledin?” Gelen cevap çok azını izledim olacaktır eminim ki. Hatta gol varsa maçta; maça gidip o golü görmeden eve gelen bile olmuş olabilir. Durum o kadar vahim yani. Maça giden taraftarlar “12.adam” rolüne kendilerini o kadar kaptırırlar ki maçı izlemeyi bırakıp kendi aralarında bir tezahürat senkronizasyonu yapmaya çalışırlar. Sonuç, yarım yamalak izlenmiş maç, ağrıyan boğazlar ve maç çıkışında yaşanan trafik sıkışıklığı karşısında sinir bozukluğu. Şimdi soruyorum size: Siz maça ne amaçla gitmiştiniz ne ile döndünüz? Yani amacınıza ulaştınız mı?


3)      Batıl inançları vardır: Kendileri en sevdiğim taraftar tiplerindendir. Bu insanlar belli totemleri vardır. Mesela bir maçı izlerken bir forma giydi ve takım o maçta yenildi diyelim. O forma bir daha maç izlerken giyilmez! O forma artık o kişi için bitmiştir belki bir ihtimal pijama olarak hayatına devam eder. Ya da taraftar kişisi çok kritik bir maçı normalde izlemediğiniz bir yerde arkadaşlarıyla izledi ve maçı aldılar. Artık bütün kritik maçlar o yerde aynı insanlarla aynı şekilde izlenir. Kaçarı yoktur. Yani es kaza böyle bir durumla karşı karşıya kaldınız ve maç izlemekten hiç haz etmiyorsanız yandınız! Benden size taraftar tavsiyesi, kritik maçlarda hiçbir taraftar arkadaşınızla takılmayın. Yense de yenilse de siz zararlı çıkarsınız.
Bu maddelere en az 10 tane daha eklenebilir, yukarıdakiler en genel olanları ve örnekleri çoğaltılabilir. Elinizi vicdanınıza koyun ve sorumu cevaplayın:”Yazdıklarım sizce de doğru değil mi?”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder