Son zamanlarda algıda seçicilik mi yoksa tesadüf mü bilemiyorum; ama her gittiğim eğitimde, seminerde beden dili konusuna mutlaka değiniliyor. Öyle ki artık bu konuda uzmanlaşmaya karar verdim ve Ahmet Şerif İzgören’in kitaplarından biri olan “Dikkat Vücudunuz Konuşuyor” kitabını okumaya başladım. Meğer bizim bedenimiz neler demek istiyormuş da biz cahilliğimize anlamıyormuşuz. Araştırmalara göre karşımızdaki kişiyi söylediğimiz sözlerin %7’si, ses tonumuz %38’i ve beden dilimizin %55’i etkiliyormuş. Hâl böyle olunca kendi çapımda konuşmaktan çok bede dilime önem göstermeye başladım. Anladım ki insan bir şeyler bilince baya baya şüpheci olmaya başlıyormuş sayın okuyucu. Artık insanların yaptığı her harekette bir mana bulmaya çalışırken ne anlattıklarını dinlemiyorum. Şimdi bir bakın bakalım benim gözümden maddelerle beden diline:
1)El sıkışmak: El sıkışmanın inceliğini öğrendikten sonra tanıdık tanımadık bulduğum her fırsatta insanların ellerini sıkmaya başladım. Maksat saniyesinde kişilik analizi yapmak. Ne kadar işe yarıyor gelecek gösterecek artık. El sıkışanları kendi aralarında gruplamak gerekirse; birinci olarak “bezgin Bekir” diye tabir ettiğimiz hayattan bezmiş insanların el sıkışma taktiğiyle başlamak gerekir. Bu insanlar sizin elinizi sıktığı an ölecekmiş gibi davranır, hatta el bile sıkmaz sadece elini sizin avucunuza dokundurur. İşte bu insanlar benim gözümde “üşengeç” insanlardır. Bu insanlar el sıkmaya bile üşenirler. İkinci olarak elini yukarıdan getirerek sadece parmak uçlarını avucunuza yaklaştıranlar vardır. Bu insanlar da size tam anlamıyla hastalıklı muamelesi yaparlar. Bulaşıcı bir hastalığınız varmış da o kişi size ne kadar az dokunursa o kadar iyiymiş gibi görünürler. Halbuki bilmezler ki o dokunuşta bile hastalık bulaşabilir. Bu insanlar da benim gözümde (yanlış anlaşılma olmasın) tam olarak “ukala dümbeleği” denilen sıfattırlar. Bu insanlarla iş yapmamanızı tavsiye ederim çünkü her zaman kendilerini sizden üstün görürler. Üçüncü türdekiler ise elinizi hatta mümkünse kolunuzu sizden isteyenlerdir. Bu insanlar elinizi öyle bir tutarlar ki (genel hareketleri aynı anda kol sallamaktır da) “al eve götür” lazım galiba demek gelir içinizden. Yani demem o ki bu insanlar tuttuğunu koparırlar. Bu insanlara bulaşıp bulaşmamak size kalmış…
1)El sıkışmak: El sıkışmanın inceliğini öğrendikten sonra tanıdık tanımadık bulduğum her fırsatta insanların ellerini sıkmaya başladım. Maksat saniyesinde kişilik analizi yapmak. Ne kadar işe yarıyor gelecek gösterecek artık. El sıkışanları kendi aralarında gruplamak gerekirse; birinci olarak “bezgin Bekir” diye tabir ettiğimiz hayattan bezmiş insanların el sıkışma taktiğiyle başlamak gerekir. Bu insanlar sizin elinizi sıktığı an ölecekmiş gibi davranır, hatta el bile sıkmaz sadece elini sizin avucunuza dokundurur. İşte bu insanlar benim gözümde “üşengeç” insanlardır. Bu insanlar el sıkmaya bile üşenirler. İkinci olarak elini yukarıdan getirerek sadece parmak uçlarını avucunuza yaklaştıranlar vardır. Bu insanlar da size tam anlamıyla hastalıklı muamelesi yaparlar. Bulaşıcı bir hastalığınız varmış da o kişi size ne kadar az dokunursa o kadar iyiymiş gibi görünürler. Halbuki bilmezler ki o dokunuşta bile hastalık bulaşabilir. Bu insanlar da benim gözümde (yanlış anlaşılma olmasın) tam olarak “ukala dümbeleği” denilen sıfattırlar. Bu insanlarla iş yapmamanızı tavsiye ederim çünkü her zaman kendilerini sizden üstün görürler. Üçüncü türdekiler ise elinizi hatta mümkünse kolunuzu sizden isteyenlerdir. Bu insanlar elinizi öyle bir tutarlar ki (genel hareketleri aynı anda kol sallamaktır da) “al eve götür” lazım galiba demek gelir içinizden. Yani demem o ki bu insanlar tuttuğunu koparırlar. Bu insanlara bulaşıp bulaşmamak size kalmış…
Diyeceğim o ki beden dili bilimi (bilim mi bilmiyorum) tam bir muamma. Yukarıda yazdıklarımın çoğu benim edindiğim bilgilerle kişisel görüşlerimdir. Çok da ciddiye alınmamasını şiddetle tavsiye ederken, içinizin dışınızın bir olmasını öneririm. Karşınızda beden dili bilen varsa en azından yalancı duruma düşmezsiniz. Her zaman söylediklerinizle beden dilinizin uyması dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder