27 Mart 2011 Pazar

Basın...

Bu yazının başlığı nasıl olsun diye çok düşündüm; fakat kelimeler kifayetsiz kaldı. Ben de yazmak istediğim konuyu sözü uzatmadan başlıkla anlatayım dedim. Bu yazımda “basın”ı ele alacağım. Libya’daki olaylar, Japonya’daki nükleer kriz ve İbrahim Tatlıses’in vurulması üçgeni arasında bu aralar gündem çok yoğun.  Japonya’daki büyük depremden sonra pat diye gündeme İbrahim Tatlıses’in vurulması haberi düştü ve bir anda Japonya’daki olay arka planda kaldı. Bu da aklıma Josef Stalin’in bir sözünü getirdi: “Bir kişinin ölümü trajedi, bir milyonunki istatistiktir.” Bu ara Türkiye’yi bırakın dünyadaki basın 7/24 çalışıyordur tahminim. Ben de onların bu yoğun temposunu görerek kendimce bir değerlendirme yapayım dedim. Karşınızda maddelerle basının özelli
1) Hayattan zevk alırlar: İçinizden “ne alaka?” dediğinizi duyabiliyorum. Yazdığıma göre bir alaka elbet yaratacağım. İtiraf etmek gerekirse gazete alma alışkanlığım yok; fakat internetin hızla yayılmasıyla birlikte internet gazeteciliği diye bir olay çıktı ve bu olay sayesinde her şeyi an be an takip edebiliyorum. Arada bu gazetelerde gezinirken ilginç başlıklar görüyorum ve “Acaba gerisinde ne anlatıyor?” diyerekten tıklıyorum. Genelde de sonunda çok alakasız bir şey ile karşılaşıyorum. Yani sevgili basın mensupları en sıkıcı bir haberi bile bir cümle ile ilgi çekici hale getirme özelliğine sahipler. Bu da ancak ve ancak hayattan zevk almayla olur. Bence bu nedenden dolayı intihar olayları en az basın-yayında çalışan insanlarda görülüyor.
 2) Uç noktaları severler:  Benim kanaatime göre basın VİP’ten daha önemli. Çünkü günümüzde bir bakıma VİP’i yani çok önemli insanları yapan da basın. Bunu unutmamak gerekir! Basın bir gün bir kişiyi yere göğe sığdıramazken, ertesi gün bir anda yerle bir edebilir. Yani tabiri caizse basın adamı vezir de eder rezil de. Bu yüzden de basına karşı dikkatli olmak gerekir. Şimdi size soruyorum sizce basın uçlarda değil mi

 3) Vurdumduymazlar:  Ne kadar etik bilemiyorum tabi. Onların işi bu fakat yardım edebilecekleri ciddi bir olay varken haber yapan basını bir türlü anlamıyorum ve bu davranışı hiçbir şekilde kabullenemiyorum. Mesela durumu şöyle anlatayım; bir fotoğrafçı açlıktan kurak bir bölgede açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğun fotoğrafını çekiyor, hatta o fotoğraf ile ödül bile alıyor. Yapılan bir röportajında o çocuğu alıp yardım etmediği ve yalnızlığa terk ettiği için çok pişman olduğunu söylüyordu. Sizce hangisi doğru; yardım etmek mi haber yapmak mı?


 4) Tehlikedeler: Ne kadar bütün insanlık barış istese de ilginç bir biçimde her gün dünyada bir yerlerde çatışmalar oluyor. Bu çatışmaları da biz televizyonlardan izleyip, gazetelerden okuyoruz. Bu haberler bize kolay yoldan gelmiyor; o çatışmayı çekmek demek o çatışmanın içinde yani sıcak bölgede olmak demek ve hiçbir alaka yokken bir anda kendini savaş içinde bulmak demek. Bu yüzden basını bu konuda çok cesur buluyor ve takdir ediyorum. Herkesin de bu konuda onları takdir etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu maddeler benim gözümden basının genel özellikleri. Her basın mensubu için geçerli değildir tabi ki; ama unutmamak gerekir istisnalar kaideyi bozmaz. Okuduğunuz bütün haberlerin tarafsız ve dürüst olması dileğiyle…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder