Geçtiğimiz gece bir topluluğun akşam yemeğine gittim. Salon sadece bizim için ayrılmıştı ve ben hariç hemen hemen herkes birbirini tanıyordu. Yani insanlar rahattı. Yemek masasına oturdum ve zamanın geçmesini yani eve gitme saatinin gelmesini masum masum beklemeye başladım. Ta ki canlı müzik başlayana kadar... Canlı müzik geceyi resmen ikiye bölmüştü; müzikten öncesi ve müzikten sonrası olmak üzere. Konuklar çorbalarını yeni içmişlerdi; herhalde kalkıp oynamazlar diye kendi kendime düşünürken bir baktım ki salonun yarısı ayakta dans etmeye başlamış. İşte o zaman bana yazmak için bir konu çıkacağını anladım. Bu tür etkinliklerde dans etmeyi beceremeyen bir kişi olarak bana insanları gözlemlemem için epey bir vakit kaldı. Karşınızda maddelerle organize edilen topluluk yemeklerinden insan manzaraları; inanın çok tanıdık gelecek:
1) Müzisyenler: Bazıları grup halinde bazıları tek kişilik dev kadro(!) halinde bulunurlar. Bu tek kişilik dev kadrolar hakkında konuşmak istiyorum. Bu insanların genelde sahnedeki sistemi şu şekildedir: Bir org, bir sandalye bir de rahatlıkla şarkı söyleyebileceği mikrofon, tabiki bir de ses sistemi. Org elektronik bir alet olduğu için içinde çeşitli ritmler yüklenmiştir. Mesela davul sesi, flüt sesi gibi. Arkaya bu ritmleri veren tek kişilik dev kadro ellerini klavyenin üstünde biraz oynatır bir melodi tutturur bunun üzerine şarkı söylemeye başlar. Eğer şarkı uzun hava gibi oynak bir şarkı ise kapı gıcırdısına oynayan yurdum insanı hemen kalkar ve dansa başlar. İnsanların dansa kalkmasıyla gaza gelen şarkıcımız; sesi insanlar konuşamasın sadece dansa odaklansın diye maksimuma çıkarırlar. Bu arada da araya insanları gaza getirici sözler söylemeyi de unutmazlar: mesela "tempo, bravo" gibi kelimeler. Sesi o kadar yükseltirler ki bir süre sonra kimse melodiyi anlayamaz hale gelir. Bir de bazı tek kişilik dev kadrolar vardır ki modaya her zaman uyarlar. Mesela Kolbastı mı moda hemen bir araya kolbastı müziği sıkıştırırlar, "Apaçi" müziği mi moda hemen Apaçi müziği çalınır.
2) Dans edenler: En sevdiğim insan tiplerindendir. Çok neşelidirler. Yukarıda da tabir ettiğim gibi "kapı gıcırtısına" oynarlar. Özgüvenleri aşırı derece yerindedir çoğunu ve dans etmeyi bildiklerinden bu tür yemeklerde en sevdikleri bölüm canlı müziğin başlamasıyla birlikte sahneye atlayıp, oynamaya başlayıp insanların ilgisini çektikleri bölümdür. Bazıları kendilerine o kadar güvenirler ki "benim 10 parmağımda 10 marifet var" dercesine bir de şarkıcının mikrofonunu alırlar, şarkıyı söylemeye çalışırlar. Sesi güzelse konuklara sorun yok da ses iyi değilse o gece konuklara bir işkence gibi gelebilir.
Bu insanlar hemen hemen her dansı ilginç bir şekilde bilirler. Yani modaya göre "Apaçi" dansı da yaparlar "Kolbastı" da oynarlar "Halay" da çekerler, efeler gibi "Zeybek" de oynarlar. Yani ruh halleri saniyelik zaman aralıklarıyla değişebilir. 1 dakika önce arabesk şarkılar söyleyip dertleyen bir kişiyi, 1 dakika sonra sahnede horon teperken görebilirsiniz. İşte ben buna ortama uyum derim. Daha da birşey diyemem; ama eminim ki siz beni anladınız sayın okuyucular.
3) Dans etmeyenler ya da edemeyenler: Bu tipler bahsettiğim türdeki yemek organizasyonlarında bulunan tabiri caizse en "ezik" tiplerdir. Genelde utangaçtırlar ya da gerçekten dans etmeyi beceremezler. Utangaçlar için hayat biraz daha kolaydır. Yukarıda bahsettiğim dans eden tipler bu utangaçların yanına gelirler "haydi haydi oturmaya mı geldik?" sözleriyle gaza getirip ellerinden tutarak sahneye çekerler. Utangaçlar bir süre sonra sahneye alışırlar ve istedikleri gibi dans ederler. Asıl umutsuz vaka olanlar dans edemeyenlerdir. Onlar için hayat daha kesindir; çünkü onları ne kadar sahneye çekmek isteseniz de ikna edemezsiniz. Bu tipler kendi yeteneklerinin kapasitesini bildiklerinden "cool" yani karizmatik bir biçimde durmayı benimserler. Genelde de aşırı derece açık olan müziğin sesine tahammül edemeyip erkenden terk ederler mekanı ya da yakın bir yere gidip bir süre kafa dinlemek isterler. Yani bu tür gecelerde hayat bu tiplere zordur. Benden size tavsiye bu insanları rahat bırakın...
Bu konu hakkında o kadar çok deneyimim var ki... Yakında kitap çıkarırsam şaşırmayın. Şaka bir yana şimdi size soruyorum: Siz hiç bu olaylara benzer birşeyler yaşadınız mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder