12 Temmuz 2010 Pazartesi

Üşenmek ya da Üşenmemek İşte Bütün Mesele Bu!

Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi bu gün üşenmek üzerine bir yazı yazıyorum. Neden mi? Çünkü, ben belki de dünyanın en üşengeç insanlarından biriyimdir. Hoş bu yazıyı yazıyor olmak gerçekten yazarken zevk aldığımı gösterir, çünkü yazmaya üşenmedim. TDK'nın sözlüğünde üşenmek kelimesi şöyle açıklanıyor: Kendinde bir gevşeklik hissi duyarak, bir işi yapmaya istekli olmamak. Bu durum benim sık sık başıma gelir: Sabahları kalkmaya üşenirim, hatta gece uyumaya üşenirim. Bu kadar tembel bir insanımdır. Bu yüzden de hazır üşenmemişken üşenmekle alakalı bir yazı yazayım istedim. Maddelerle üşenmek karşınızda:

1) Zevk almadığı bir işi erteleyebildiği kadar ertelerler: Evet, belki şu anda kendimle alakalı bir sır veriyorum. Bu iş ne olursa olsun, eğer yapmak istemediğiniz bir iş ise son dakikaya kadar yapılmaz. Buna en güzel örnek ödev ve proje teslimlerimi söyleyebilirim. Çalışanlar için belki faturalamadır, belki sunum hazırlamadır, belki de bir projenin raporunu yazmaktır kimbilir. Bu illa ki bir iş ya da ödev için olacak değil ya hayattan da herhangi bir durum olabilir, mesela bulaşıkları yıkamak. Normalde bulaşıklar her yemek bittiğinde yıkansa aslında hiç birikme olmaz; ama üşengeç insanlar o kadar üşenirler ki mutfak tezgahında kullanılacak yer kalmayana kadar ya da tabaklar, bardaklar bitene kadar bulaşıkları yıkamazlar ve şöyle düşünürler; boşuna su masrafı bulaşıkları yıkamak acaba bunları atıp plastik tabak, çatal mı kullansam? İşte üşengeçlik böyle bir şey, yaratıcı fikirlere her zaman açık.

2) Çok yorgun olduklarında uyumaya bile üşenirler: Bir çelişki değil mi? Ama gerçek. Çünkü uyumanın da ister istemez bir prosedürü vardır. Makyajlıysa makyaj temizlenecek, dişler fırçalanacak, pijama giyilecek, yatak örtüsü kaldırılacak vs. vs. yorgun olduklarında bu işler gözlerinde o kadar büyür ki uyumasam mı acaba diye düşünürler ve birisi tetikleyene kadar da televizyon karşısında boş boş bakınırlar. Halbuki maksimum 15-20 dakikalarını ayırsalar yataklarında huzurlu ve mutlu bir biçimde uyuyabilirler, ama işte gözde büyüdü mü büyür? Bunları düşünmek yapmaktan daha yorucu gelir. Öyle ki bakarsınız sabah koltukta uyuyuvermiştir.

3) Üşenmeyenler anlamazlar: Üşenen insanı sadece üşenen insanlar anlarlar. Hani tok açın halinden anlamaz ya bu da o mesele gibi. Üşenmeyen insanlara gerçekten saygım var; bazıları öyle üşenmez ki kahve içmek için kilometlerce yol sarfedebilir. Bunu üşenen insana yaptıramazsınız malesef ve üşenmeyen insanlar da anlayamaz. "Neden?" derler. Nedeni çok basit, kahveyi evde de içebilirler, neden evden çıksınlar ki?. Hayattan zevk almıyor gibi görünebilirler; ama inanın çok fazla iş yapmamak için o kadar pratik çözümleri vardır ki üşenmeyenlerden daha  fazla hayatlarını yaşarlar.

4) Mucittirler: Bu tamamen benim fikrim. Üşengeç insanların mucit olduğunu söylediğimde insanlar bana garip garip bakmışlardı. Durumu şöyle açıklayayım; üşengeç insanlar ne isterler? Minimum zamanda maksimum iş yapmak. Yani hayatı kolaylaştırmak yani kendilerine zaman ayırmak. Uzaktan kumandayı ele alalım. Sizce uzaktan kumandayı üşengeç bir insan mı icat etmiştir yoksa üşengeç olmayan mı? Bence üşengeç olmayanın aklından uzaktan kumanda fikri geçmemiştir. O yüzden diyorum ki üşengeç insanları koruyalım, kollayalım...

Yukarıda belirttiklerim sadece benim düşüncelerim. Üşenmeden yazdığım için bu anın mutluluğunu yaşamaktayım. Bu yazıyı buraya kadar üşenmeyip okuduğunuz için teşekkür ederim.

1 yorum:

  1. Bu konuyu ele aldığın için teşekkür ederim, benim kendim ile en büyük kavgam bu "üşenmek". Zira başarısızlıkların temelini oluşturmakta benim açımdan. Bunun bir psikolojik rahatsızlık olduğunu düşünüyorum ve bu konuda araştırmalara devam ediyorum. Konuyla ilgili kaynaklara sahip arkadaşların bilgi bırakmasını rica ederim.

    YanıtlaSil