1) Kalabalık mı? : Havuza gitme lüksünüz olduğu günler sadece cumartesi ve pazar günleri ise size kötü bir haberim var. Havuzda ayakta durabiliyorsanız şanslı sayılırsınız. Çünkü, hafta sonları havuz öyle bir kalabalık olur ki havuzda bırakın yüzmeyi, ıslanmak için bile yer ararsınız! Yani o haberlerdeki havuzdaki kalabalık insan profilleri kesinlikle doğru. Bizzat yaşadım. Havuzdaki kalabalık sorunu sadece serinlemekle de kısıtlı kalmıyor. Biliyorsunuz ki bronzlaşma -yani tenin normalden daha koyu olması- isteği çoğu insanda var. Bu yüzden de şezlonga, şemsiyeye ihtiyaç duyulabiliyor. Buna bağlı olaraktan insanlar kendi şezlong ve şemsiye kapma stratejileri geliştirmişlerdir. Mesela sabahın köründe kalkmak bunlardan biridir ki bence en mantıklı strateji de budur. Unutmamak gerekir şezlong da şemsiye de kapanındır! Bunların dışında üst değiştirmek için soyunma odaları sorunsalı var ki yüzmekten çok soyunma odasında beklemeye vakit ayırabilirsiniz.
2) Karşılaştırma: Bilindiği üzere hiç kimse dört dörtlük değildir. Kendini dört dörtlük gören varsa da yalancıdır. Bazı insanlar bu gerçekle yüzleşmek istemezler ve kendilerini avutma yollarına giderler. En güzel avutma biçimi de kendilerini başkalarıyla karşılaştırmaktır. Bu havuz başında çok sıkça rastladığım bir durum oldu. Duymuşsunuzdur bikini giyen kilolu birini görünce hemen şu yorum yapılır: "Ayyyy böyle bir kilom olsa hayatta bikini giymezdim, insanlara bak!" O zaman hep "sana ne kardeşim?" demek isterim. İçimde patlar orası ayrı... Unutmamak gerekir ki o yorumları yapan da bu tarz yorumlar alabilir. "Ne öyle süt beyazı kalmış, yazık hiç güneşlenmiyor galiba" gibi... Bu da çuvaldız, iğne olayına dönüyor...
İnsanoğlu olarak rekabetçi olarak yaratılmışız da benim haberim yokmuş. Normal hayatında hırslı görünmeyen biri bile havuz başında hırstan gözü kör olmuş birine dönebiliyor. Nasıl mı? Tabiki güzel balıklama atlayabiliyorsa. Hemen havuz kenarına geçerler ve havuza doğru baş önde, bacaklar düz bir biçimde atlarlar. Sonra da etraflarına bakarlar beni öven gözler var mı? Arkasından atlayanlar beceremiyorlarsa da küçümseyen gözlerle bakarlar. Demem o ki havuz başı "kurtlar sofrasıdır" dikkatli olmak gerekir.
3) Cankurtaranlar: Havuz kültürünün demirbaşlarındandır. Her tesiste bir tane vardır havuz büyüdükçe sayıları havuz büyüklüğüne doğru orantılı biçimde artabilir. Çok fazla havuza gitmişliğim olmasa da bu insanların hiç can kurtardığını görmedim. Zaten maksimum iki metre derinlikteki dalgasız bir yerde bir insanın boğulması bana imkansıza yakın geliyor. Cankurtaranların asıl amacının insanları yaralanmalara karşı uyarmak olduğunu düşünüyorum. Özellikle Türkiye'de! Neden mi hemen açıklayayım. Biliyorsunuz bizim nesilden nesile gelen bir oyunumuz var: kendisi "deve güreşi" olarak adlandırılıyor. Bu oyunun oynanması için en az dört kişi gerekmektedir. Oyunun amacı suyun kaldırma kuvvetinin yardımıyla birbirlerinin omzuna çıkan insanların birbirlerini devirmektir. Bu oyunun mantığını tartışmayacağım. Sadece neden bunu havuz gibi bir yerde yapıyorlar onu merak ediyorum. Düştü diyelim karşıda ki kimseye ödül vermiyorlar ki üstüne sakatlansalar ne olacak? Dikkatli olun sayın deve güreşçiler! Bu yüzden de doğal olaraktan o sıcağın bağrında bekleyen cankurtaranlarımız orada onları uyarmak için bulunurlar. Başka da aktif bir görev yaptıklarına rastlamadım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder