12 Eylül 2010 Pazar

Totem...

İtiraf ediyorum: Basketbol takımımız benim ve iki arkadaşım yüzünden şampiyon olamadı. Bu yüzden de özür diliyorum sizden... Nedenini size küçük anımı anlatarak izah edeyim. Ben ve iki arkadaşım basketbol takımının gruptan çıktığından itibaren geriye kalan maçları bir tane kafede izledik. Hep aynı yerlere oturduk, aynı yiyecek ve içecekleri sipariş ettik ve her defasında yendik. Bu davranışların takımımıza uğur getirdiğine gönülden inandık. Ta ki son maça kadar... Durumun ciddiyetini size şöyle izah edeyim: Kafenin sahibi artık bizim yerimizi biz teklifte bulunmamamıza rağmen her maçta oturduğumuz yeri rezerve etmeye başlamıştı. Düşünün o bile bizim uğurumuza inandı; ama son maçta maalesef totemimizi gerçekleştiremedik. Çünkü, bir arkadaşımız son maçı bizimle izleyemedi. Bu yüzden de takımımız yenildi. Tekrardan özür diliyorum sizden... İşin şakası bir yana bu totem olayı bana bir duruma ne kadar çabuk bağlanabildiğimizi gösterdi. Batıl inancı fazla olmayan ben bile toteme kendimi kaptırdım... Karşınızda maddelerle kendimizi avutmalarımız:

1) Nazar: Çoğu insan nazara inanır. İnanmayan pek az insan tanıdım. Yoksa yüzde yüz başarıya yakınken başarısızlığımızı nasıl açıklayabiliriz ki? Hemen kendi soruma cevap vereyim tabiki nazarla. Bu arada belirteyim ki ben de nazara inanan çoğunluk kısımdanım. O yüzden de başarılarımı (olursa tabi) dile getirmem. Bir de sakarlıklarımızı nazarın arkasına saklamıyor muyuz?(ben dahil) Mesela, evde misafir vardı gitti. Biz de bulaşık yıkarken bir tabak elimizden kaydı düştü kırıldı. Çok pahalı bir takımın parçası olsa bile önemli değil! Takım mı bozuldu? Amaaaaan boşver nidalarıyla kendimizi rahatlatıyoruz. "Nazar gitti iyi oldu. Zaten o kadının bakışlarını hiç beğenmemiştim!" diyoruz. Bu tabak kırılmasının verdiği huzurla uykuya rahatlıkla dalabiliyoruz...

Nazara inananlar için söylüyorum renkli gözlü insanların nazarı daha çok değermiş. Bilim adamlarının yalancısıyım. Bir araştırmada 3 tane bitki alıyorlar ve bu 3 saksıdan birine renkli gözlü birisinin bakmasını istiyorlar, diğerine kahverenkli gözlü insanın bakmasını istiyorlar ve son kalana da gözlerini kapatmasını istiyorlar. Deney sonucunda renki gözlü kişinin baktığı bitki çok az bir büyüme gösterirken, gözleri kapatan kişinin baktığı en fazla ilerleme kaydeden oluyor. Siz mesajı aldınız bence...

2) Para atma: Bu eylemin tam anlamıyla bazı insanları zengin etmek amacıyla kurulduğunu düşünüyorum. Mesela bir havuz yapıyorlar. Diyorlar ki bir bozuk parayı havuza arkana dönük bir biçimde atarsan ve dilek tutarsan dileğin gerçekleşir. Şöyle diyeyim üşenmedim yaptım ve dileğim gerçekleşmedi! O yüzden sinirliyim ve serzenişte bulunuyorum! Ve işin ilginç yanı o kadar yıl boyunca bozuk para atılan havuz hiç bozuk parayla dolup taşmıyor. Şimdi soruyorum o paralar nereye gidiyor? Yetkili birisi bana cevap versin! Unutmayın ki damlaya damlaya göl olur.

3) Mendil bağlama: Bu da en sevdiğim batıl inançlardan biridir. Genelde mendil bağlan obje ağaçtır. Bazılarına göre uçarsa dilek gerçekleşir, bazılarına göre uçmazsa dilek gerçekleşir... Artık hangisi olur bilmem ama ağaca otantik bir durum sağlıyor ve fotoğraf sanatçıları için ilham kaynağı; ama bir yandan da üzülmüyor değilim ağacın ne suçu var! "Bu ağaca ilk mendil bağlayan kimdir? Hangi amaçla bağlamıştır? Neden bu ağaçtır?" gibi bir sürü soru geliyor aklıma... Öyle ki bir yerde görmüştüm ağacın dalları o kadar dolmuştu ki yan taraftaki ağaçlara mendil bağlamaya başlamışlardı. Şimdi bu beni düşündürüyor. O ağaçta mı gizem yoksa herhangi bir ağaçta mı? Evde kendi ağacımızı diksek de bağlasak dileğimiz gerçekleşir mi? Bu sorunun cevabını bilenler varsa lütfen bana yazsınlar...

İşte geldik yazının sonuna. Bu yazıyı çok bilinen bir kamyon yazısıyla kapatmak istiyorum: "Nazar etme n'olur çalış senin de olur!" Haftanızın iyi geçmesi dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder